9 Ekim 2012

Oğlum'a

ve sesini yani ağlamanı nihayet duymuştum. "Kakasını yemiş küveze koyacağız" dediklende "zaten boku yemiş, bi göreyim öyle götürün" dedim. Hastanede yalnızdım, bayramın 4.günüydü, doğan tek bebek sendin, in-cin top oynuyordu. Seni kaçırsalar, sakat bir bebekle değiştirseler ya da öldü deseler derdimi anlatacak kimseciklerin olmadığı ıssız hastanede böylece dünyaya gözünü açtın. Pembe bir toptun sanki. Gözleri çekik, pembecik küçüçük bir canlı. Sonra götürüldün. Ertesi güne kadar seni göremeyecektim. İşte oğlum seninle 11 ay önceki ilk tanıştığımız gün böyleydi.

21 Aralık 2011

Bak ben kayboldum nokta noktam
Dönemeyeceğim
Düzden ve dağlardan aşan yollardan

Biz seninle tanışmamalıydık nokta noktam
O bedbaht mısraları okumamalıydım
Şimdi hayat Nahçıvan gibi yavan

Bak it gibi titriyorum nokta noktam
Ne şimal ne cenup ne garp ne şark anlar bunu
Şah damarım yorgun

Şu arka bahçemdeki asma var ya nokta noktam
Dün gördüğü rüyayı anlattı
Şaşkın bir yağmur tanesi ile tanışmış
Almış başını, içinden geçiiiiip gitmiş
Çok yağdı mı dedim
Yok dedi sadece birkaç zaman
Birkaç zaman çok mu dedim
Yok dedi sadece birkaç zaman

3 Mayıs 2011

incelim
ince bellim
vurup kafayı uyuyalım
öbek öbek papatyalar olsun yatağımız
upuzun susayım ben
sen olabildiğince uyu

incelim
ince bellim
içimiz serinlesin
salkım söğütler olsun gölgemiz
ben yeşil olayım
sen maviler al gökyüzünden

1 Kasım 2010

birçok adamlar tuttu ellerimden
kiminin yüzleri sarkmıştı
yüreklerini saklamak için
kiminin bedenleri şişmişti
koynuma uzanmak için

birçok adamlar baktı gözlerime
kimi ağızlar dolusu zar attı
alın çatımdan aşağılara inmek için
kimi gözlerimi çaldı
boyasız ayakkabılarını görmemem için

birçok adamlar dokundu yüreğime
kimi otobanlarca uzaktı
nerede kaldın dememek için akşamüzerleri
kimi aynı parke taşına basıyordu benimle
sallanan sandalyemden düşmeyim diye
sen giderken
tel tel
lime lime
saç diplerimden
topuklarıma indi sancı

mahzun mahzun koliledin eşyalarını
sonra sessizce vedalaştık
kursağımda mıh gibi çakılıp kalan gözyaşlarım döküldü
post-sovyet bir binanın zifiri, kırık-dökük merdivenlerine
yüzüm var mı bilmem ama
geride bıraktığın tavşanı gidip aldım bugün
ürkekçe yontuyordu beynimi onca gündür
küçük beyaz emanetin büyümüş
sarısı akını geçmiş bilesin

29 Ekim 2010

küp küp altınımsın sen benim
ne zaman sana küssem
önce serçe parmağım özler seni
serçe parmağına kavuştuğumda
ne soğuk kalır ne karanlık

sonra kulaklarım özler seni
elma dilimi o gülüşünü işittiğimde
ne dert kalır ne keder
ne zaman sana küssem
tepeden tırnağa özlerim seni

gökkuşağımsın sen benim
ne zaman gözlerini özlesem
Aras’ı seyrederim uzaktan uzaktan
gamzelerin yadıma düştüğünde
Demirköprü'yü geçerim dalgın dalgın
ne zaman ışıltını özlesem
ateş böcekleri ile pazarlık ederim

salkım salkım sonbaharımsın sen benim
her bir taneni ayrı özlerim
orda burda şurda
kimin yaşıyla bilmem ama
ben seni hep özlerim

21 Eylül 2010

Mavi bir kabus gördüm dün gece
Uluması Yılandağı’nın sisine batmış
Beyaz mı beyaz bir kurt dolanıyordu etrafımda
Her an çığ düşecekmiş gibi bir korku sardı bedenimi
Çok korktum mavi gözlüm
O an sana teğellenmek istedim
Tüm düzler kayboldu
Çılgın bir dağ doruğunda kalakaldım
Düşünebildiğim tek şey sen sonrasıydı
Sana bakındım
Kurt “o yok” dedi
Nisan gibi biriktim
Küçük küçük sustum
İlk, gecelerimizi düşündüm
Sonra, şarktan güneye göçen serçeleri
Önümü kesen kurt “aylardan Eylülse yenil!” dedi
Seni avuçlarımda gizleyezmişim

Kaçmak istedim bu mavi kabustan
Yüzünü avuçlarımın içine alıp yıllarca öpmek istedim

27 Ağustos 2010

kaç kere öğrendim ayrılığı
ne zaman kendi koynuma sığınsam
alnım yaslanacak bir omuz aradı
boynum düşecek bir sine

kaç kere öğrendim ayrılığı
ne yana dönsem gri duvarlar örüldü
bir ıslıkla havalara zıpladım
salyalı neşeler doldurdu çukurlarımı

kaç kere öğrendim ayrılığı
uyrukları uyruğuma uymadı
sana bir bir anlatacak değilim
hayra yormayı çoktan unuttum

kaç kere öğrendim ayrılığı
aklıma geldiğinde değil
zamanı geldiğinde ayrıldım hep
beni tek anlayan savruk bilardo toplarıydı

22 Ağustos 2010

kendimle
yetinmeliyim

alışmalıyım
kimse atmasa da kolunu omzuma

büründüğüm rengimde
sen olmamalısın

dönmeliyim
senden öncesine

biliyorum
ben sana yanlışım

18 Ağustos 2010

aşırı yüklendin bana aşk
boşalt kendini benden

seni delicesine özlemeyi kesmeliyim
ellerim ellerini bırakmalı
ayaklarım üşümemeli geceleri
gözlerim gözlerine takılmamalı

aşırı sürükledin beni aşk
al mavi misketlerini benden

seni delicesine düşünmeyi kesmeliyim
kulaklarım kahkahalarınla çınlamamalı
avuçlarım avuçlarında terlememeli
nefesim nefesine alışmamalı

seviştikte senlendim aşk
çık kıvrımlarımdan